Aydınlığa Köprü Umut

Aydınlığa Köprü Umut
Aydınlığa Köprü Umut

İmkansızı mümkün kılan, gerginliği yumuşatan, yangını söndüren, sendeleyen gücü yerine getiren ve nihayetinde olmayanı olduran yegane şeydir umut. Hayat acımasızdır, insanlar ise zalim. Fakat Aşık Mahzuni Şerif, ‘’zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var’’ diye boşuna dememiştir değil mi? Ben birinden kötülük gördüğümde ya da dara düştüğümde hep içimden bunu söylerim. Haklılığından mıdır bilmem, yüreğime su serper. Hepiniz dara düşersiniz, zor zamanlar yaşarsınız, kötü insanlarla karşılaşırsınız. Böyle zamanlarda en kolayı pes etmektir. Yani siz öyle zannedersiniz. Çünkü aslında pes ettikten sonrası sizi rahatlatacak gibi gelse de vicdanınız dürtüp durur. Kendinize neden, nasıl sorularını sormamak için de hep haklı sebepler ararsınız ama bunlar genelde bahaneden öte gidemez. Bir yere kadar sebepler olduğunu söyler kendinizi kandırmaya çalışırsınız. Sonunda yine yenilirsiniz ve neden sorusu gelir çarpar suratınıza. Dilinize dolananların bahaneden başka bir şey olmadığını fark edersiniz, yüreğiniz bunu söyler.

Kimseye derdiniz küçük demiyorum. Herkesin derdi kendine büyüktür. Derdinizi küçümseyenlere de içinizi açmayın zaten. Bir fayda göreceğinizi sanmıyorum. Tabii burada dert dediğimizi, pahalı gözlükler arasında seçim yapamamak ya da bir tatilden diğerine koşmakta zorlanmak olarak görenlerden bahsetmiyorum. Neyse, konumuza dönecek olursak; dertlerle dost olamasak da birlikte yaşamayı öğrenmelisiniz efendim. Siz, size biçilen ömrü yaşamaya devam ederken, onlar bir gelecek bir gidecek. Burada kendinize hatırlatmanız gereken şey, hiçbir derdin yüreğinizden büyük olmadığıdır. Dibe batabilirsiniz, sonun geldiğini düşünebilirsiniz. Böyle bir anda durup şunu fark etmenizi istiyorum; hala nefes alıyorsunuz. Nefes aldığınız sürece mücadele etmek zorundasınız. Peki bu zorunluluğun içinden en az hasarla nasıl çıkabilirsiniz? Tek bir yol var, o da umut etmek.

Umut karda açan çiçek, geceye doğan güneş, yaşamın son saniyesinde yetişen bir yudum su, dumanlar içinde aldığınız temiz bir nefes, kahrolduğunuzda gözünüzün yaşını silen anne eli, ruhunuza dokunan baba duası gibidir. Öyle masum, öyle güçlü, öyle temizdir. Kendinize acımak, sızlanıp durmak, isyanları bir kenara bırakmamak önünüze koca koca duvarlar koyar, yarınları göremezsiniz. Yarınlar ise elinde beyaz bir bez ile sizi bekler. Siz bu bezi alıp, ya gözyaşlarınıza mendil yapar yapar kurutursunuz ya da bayrak yapıp koşmaya devam edersiniz. Mendil yapıp ağlamaya devam ederseniz, sizi yere seren kötülere fırsat vermiş olursunuz. Hayatın kötü yüzü pis pis gülmeye başlar. Bayrak yapıp koşmaya devam ederseniz, güneşi görür, düşmanlarınıza fırsat vermemiş olursunuz. Hayatın güzel yüzü size döner, sımsıcak gülümsemeye başlar.

Umudu katık edin ruhunuza. Asla ama asla vazgeçmeyin. Güzel günler var, güneşli günler… Yakında mıdır, uzakta mıdır bilinmez ama mutlaka vardır. Sizin gidip almanızı bekler. Bunu unutuyorsanız duvarınıza yapıştırın, masanıza yazın, bir şekilde hatırlamayı sağlayın. Acınızı, üzüntünüzü yaşayın ve iyileşin. Yola yaralı çıkmak olmaz. Sonra yürümeye başlayın. Bir süre sonra bir bakmışsınız koşuyorsunuz ve kimse bayrağı sizden alamıyor. Sadece sabır, azim, çaba ve umut lazım size.

Güzel günler göreceksiniz efendim, güneşli günler… Umut da nefes aldığınız sürece hep var olacak. Güçlenerek, umut ederek, yılmadan aydınlık yarınlara yürümenizi diliyorum…

Yorum Gönder

0 Yorumlar