Hayatı Yaşamak



      Hayatta mutlaka ulaşabileceğiniz bir hayaliniz olmalı. Hayalinizin yolu yakın da olabilir uzak da. Gerçekleşme ihtimali varsa tamamdır. Gerçek anlamda yaşadığınızı hissetmek için koşmayı bırakmamalısınız. Nefes alıyorsanız, hayatı gerçekten yaşamalısınız. Yorulduğunuzda dinlenmelisiniz, sonrasından tam gaz koşmaya devam etmelisiniz. Hep uğruna uğraşacağınız bir idealiniz olmalı. Mesleğiniz, konumunuz ne olursa olsun.


      Hayat kendinden bir şeyler isteyenlerle barışıktır. Ondan bir şeyler beklemeyi, istemeyi bırakırsanız o da size küser. Bu nedenle önce düşleyeceksiniz, sonra çabalayacaksınız, sonra da emeğinizin karşılığını isteyeceksiniz. Maalesef hayat herkese eşit davranmaz. Kimi elma bahçesinde doğar her istediğinde çeşit çeşit elmaya ulaşır, kimi kurak topraklara doğar ölmeden bir elması olsun diye hayatı boyunca çabalar durur. Tabii ki herkes elma bahçesine doğmak ister. Ancak bir de o bahçeye sahip olana sorun bakalım elma ona tatlı mıymış? Hali hazırda elinizde olan bir şeyin kıymetiyle, çabalayarak sahip olduğunuz şeyin kıymeti asla bir olmaz. Kurak toprakta doğana sorun bir de siz elmayı. Tohumunu attığı, can suyunu verdiği, bakıp büyüttüğü ağacın elması elma mıdır gerçekten yoksa bal mı? 


Peki kurak toprağa doğan, elmadan baştan vazgeçseydi, yaşamanın tadına varır mıydı? Hayatın tadı çalışıp çabalamakta saklı. Yaşıyorum diyebilmeniz için bir neden gerekli. Ne için yaşadığınızı bilmelisiniz. Bunun farkına varıp, bu düşünceye göre şekillenmek müthiş bir şey. Öncelikle kendinizi tanımanız gerek tabii. Nasıl bir insansınız, neyi seversiniz, sizi ne mutlu eder, bir o kadar da ne mutsuz eder bilmelisiniz. Sonunda kavuştuğunuz hayal sizi anlatacak çünkü. Bir de hayalini kurduğunuz şeyi kendiniz için mi yoksa çevreniz için mi istiyorsunuz onu düşünmelisiniz. Bu çok önemli bir nokta. Çünkü başkalarının gözünü doldurmak için kurduğunuz hayaller bir balon gibi sönüp gider. Alkışlar bittiğinde içinizdeki bütün ışıltı yok olur. Eğer kendiniz için bir şeyler başarmışsanız, kimse alkışlamasa bile siz daima ışıl ışıl parlamaya devam edersiniz. 


      Ben yüksek lisans yapmayı çok istiyordum. Aylarca mülakata çalıştım. Herkesin bana güveni tamdı ve ipi göğüsleyip elimde bayrakla dönmemi bekliyorlardı. Sonuç hüsran. Kazanamadım. Herkes bir daha denersin dedi. Tabii ki deneyecektim. Üç kez daha mülakata girdim. Sonuncusuna girmeden tüm ümidim tükenmişti. Artık içimde yanan eğitimci olma aşkına değil kimseye kazandım diyemediğime üzülüyordum. Bu benim için gurur meselesi olmuştu artık. Bir kazanayım, kendimi ispatlayayım sonrasında bir aksilik çıksa da umrumda olmaz demeye başlamıştım. Ne büyük aptallık! Son mülakatımdan da omuzlarım düşük çıktım. Olmayacaktı. Bir ay sonra şehir değiştirip kendime yeni bir hayat kuracaktım. Sürekli bunun planlarını yapıyordum. Öyle ki mülakat sonuçlarına bile bakmayı unutmuşum. Bir gün misafirlerle dolu bir evde aniden aklıma geldi. Olacağı yoktu ya yine de bakmak gerekirdi sonuçlara. En azından diğerlerinde kaçıncı yedekte olduğumu biliyordum, bunda da bilmeliydim. Zoraki olarak sonuç listesini indirip isteksizce açtım. Nasıl yani? Kazanmıştım. Gerçekten mi? İnanamadım. Başka bir telefondan da baktım. Gerçekten kazanmıştım. Herkesin içinde hüngür hüngür ağlamaya başladım. Herkesin çok basit karşıladığı bir şey için ben kendimi alnımdan öpmek istedim o an. Durumu hemen anlayamadım. Biraz zaman geçince dank etmeye başladı kafama. Olmuştu. Hayalini kurduğum yolda ilk adımı atmıştım, kapının ilk kilidini kırmıştım. Aşırı zorlu bir yol beni bekliyordu, farkındaydım. Ama umrumda değildi. Ulaşamasam bile çabalamış olacaktım. Kendime karşı başım eğik olmayacaktı hiçbir zaman. Fakat kendimden hiç beklemediğim bir şey yaptım. Kimseye söylemedim. Kazanmadan önce hep derdim ki ‘’bir kazansam herkes duyacak, her yerde paylaşacağım’’. Öyle olmadı, hiç heves etmedim birilerine söylemeye. İki ay sonra herkesin haberi oldu. Çok güzel tebrikler aldım. Hatta hiç tahmin edemeyeceğim insanlardan bile geri dönüş oldu. Tabii ki bunlar beni mutlu etti ancak ben şunu anladım ki, bunu sadece kendim için istemişim. Kimsenin haberi yokken de bu başarı beni mutlu etmişti. Başkaları alkışlasın diye değilmiş hiçbir şey. Tamam dedim, doğru yoldayım. Kurduğum hayal ‘’kendi’’ hayalim.


      Daha yolun çok başındayım. Hayalime ulaşabilecek miyim bilmiyorum. Ama düşüp kalkamasam da keşke demeyeceğim hiçbir zaman. Bunu hissetmek bile şu an bana yetiyor. Şunu da çok iyi biliyorum ki hayalim gerçekleşirse, o tamamen beni anlatacak. Soranlara ‘’ben, çalışıp didinen, herkese kulağını tıkayan, öğrenmeyi, öğretmeyi seven bir kadının hayaliyim, o böyle bir kadın’’ diyecek. 


      Hayatla kavga etmek yerine uğraşın, sonra isteyin. İstediğiniz şeyi alamayabilirsiniz de. Bunu da unutmayın. Bazı şeylerin peşinden koşmak da güzel. Sahip olmasanız da. Ancak ben inanıyorum ki bir şeyi çok isterseniz değil, çok isteyip çok emek verirseniz o şey sizin olur. En güzel elmalara sahip olmanız dileğiyle…

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. "Ne için yaşadığınızı bilmelisiniz" çevremde amaçsız yaşayan o kadar çok insan var ve bu durum artık bir süreden sonra onlar için alışkanlık veya kabullenme aşamasına gelmiş. Umarım dediğiniz gibi hayatla kavga eden değil de hayalleri için uğraşan. emek verenlerden oluruz. Sonuç ne mi olur? Nasip. :) Selamlarımla.

    YanıtlaSil
  2. Bloğunuza takip et eklentisi koyarsanız yeni yazılarınıza daha kolay ulaşabiliriz :) (blogger.com - yerleşim - gatget ekleden ekleyebilirsiniz.)

    YanıtlaSil