Ne önemli birkaç dil
bilmek değil mi? Şakır şakır İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İspanyolca
ya da İtalyanca konuşmayı kim istemez? Vallahi ben de çok isterim, hedeflerim
arasında da var zaten. Sizin de istediğiniz dilleri bir düşünmenizi rica
ediyorum. Hatta bir de sıralamanızı. Dünyanın ortak dili olduğundan İngilizceyi
zaten ya biliyorsunuzdur ya da ilk sırada koyuyorsunuzdur. Peki İngilizce neyinize
yarar? İşe girmenize yarar, başka ülkelerde iletişim kurabilmenize yarar, bir
de ortamlarda hava atmanıza yarar. Diğer tüm diller gibi…
Hangi dili
ne derece bilirseniz bilin, öyle bir dil
var ki onu bilmediğiniz sürece ne nerede olduğunuzun bir önemi var ne de yüksek
ücretler almanızın. Yürekçeyi bilir misiniz? İyi konuşmanız gereken, kelime
sayısı sonsuz olan tek dil yürekçedir. En güzel yanı da evrensel olmasıdır.
Dünyanın neresine giderseniz gidin, yürekçeniz iyiyse bir şekilde insanlarla
anlaşırsınız. Ancak iyi değilse aynı evde yaşadığınız insanla bile anlaşmanız
mümkün değildir.
Nasıl bir dildir
yürekçe? Ucu bucağı yoktur, ölene kadar
yeni kelimeler öğrenmeniz mümkündür. Nankör değildir mesela, istemediğiniz
sürece asla unutmazsınız. Sadece insanlarla değil tüm canlılarla anlaşmanızı
sağlar. Öğrenmek için de yapmanız gereken iki şey vardır; vicdanınızın sesini
açmak ve aklınızı kullanmak. Bu dili öğrenmek bu kadar basitken bazı insanların
öğrenmemek için çaba harcaması ne tuhaf değil mi? Aslında daha tuhaf olan da
bilmeyen insanın bildiğini sanmasıdır. Bu açıdan kendinizi bir sorgulayın.
Gerçekten biliyor musunuz, yoksa siz de bildiğinizi mi sanıyorsunuz? İnsanlara
selam veriyorsunuz, kedilere mama alıyorsunuz, öğrenciye burs imkanı
sağlıyorsunuz, yardıma ihtiyacı olana koşuyorsunuz… Evet, siz yürekçe
biliyorsunuz. Fakat bu kadarı çok da iyi bildiğinizi göstermez. Hayvanları
seviyorsunuz, doğayı seviyorsunuz, insanları seviyorsunuz… Bunlar da harika.
İnsanları nasıl seviyorsunuz peki? Dil, din, ırk ayırmadan sevebiliyor musunuz?
Ayrım yapıyorsanız, üzgünüm. Siz bu dili bilmiyorsunuz, bildiğinizi
sanıyorsunuz. Kusur olmayan bir sebeple, masum insanları, ellerinde olmayan
özelliği için yargılıyorsunuz. Belki bir gün başınız dara düşecek, başka ırktan
biri size yardım edecek, belki başka dinden biri hayatınızı kurtaracak ve belki
de siz bunu bilmeyeceksiniz bile. Yolda fenalaştığınızı düşünün, biri size
elindeki suyu uzattığında hangi ırktan olduğunu sormak aklınıza gelir mi? Başka
bir ırktan olan kişi size suyunu veriyor, siz iyileşiyorsunuz ve bir daha
birbirinizi görmüyorsunuz. Sebepsizce aşağılayıp, ötekileştirdiğiniz farklı
ırktan olan insanın suyunu içmiş oluyorsunuz. Bu durumda yüce olan hanginiz
oluyor diye sormama gerek yok bence. Dünya öyle bir yer ki, bugün başına taş
attığınız, yeri gelir sizi yerden kaldırır. Hem de bunu siz ezilmeyin diye öyle
sessiz yapar ki siz de kendiniz kalktınız zannedip kibrinizi sularsınız. Hangi
ırktan olacağınızı siz seçmediniz, ırkı farklı olan diğer insanlar da öyle…
İnanç ise tamamen özgürlük meselesidir. Bir çocuğu severken diğerini dışlamak
hangi mezhepte vardır, hangi ırkı yüceltir? Milli değerlerinizi elbet yaşatın
bunu engellemeye çalışanla da savaşın. İnsancınızın gereklerini yerine getirin,
hatta savunun. Ancak masum insanları haksızca ötekileştirmenin ne size ne
milletinize ne ırkınıza ne dininize yararı olur. Siz kötü insan olduğunuzla
kalırsınız.
Bir insana
baktığınızda sadece insan görmeye çalışın. Ne olur vicdanınızın sesini
kapatmaya çalışmayın. Hepimiz yaşamak için aynı dünyaya geldik. Hiç birimizin
de sonsuz mülkiyeti yok, bunları unutmayın. Haydi gelin, sizinle güzel bir
yürekçe konuşalım.
Yürekçeyi en iyi
şekilde konuşmanız dileğiyle…
0 Yorumlar